6 Mayıs 2012 Pazar

zayıflama çayları hakkında...

Her şeyden önce herkese sağlıklı bir pazar diliyorum... 


Umarım pazar kahvaltılarına aldanıp diyetleri bozmadınız. İtiraf ediyorum bn biraz kaçırdım :) Hava güneşli olunca ee bir de çok sevdiğim bir arkadaşımla kahvaltıya gidince sohbetten muhabbetten insanın iştahı açılıyor. Neyse ki bir nebze de olsa telafi etmek amacıyla dönüşte taksi yerine yürümeyi tercih ettim.



Sizde kaçırdığınızı düşünüyorsanız mutlaka bugün yapacağınız fiziksel aktivitenizi biraz arttırın da dengeyi kaybetmeyelim.


Neyse gelelim bugünkü blogumuza. Üzülerek söylüyorum ki bu konu aslında benim en sevmediğim konu. zayıflama çayları... Biraz aceleci bir toplumuz malum, ee bir de üzerine her şeye inanma huyumuzu katınca ipin ucunu iyice kaçırıyoruz. Biz yaşam şeklimizi hiç değiştirmeyelim, istediğimiz gibi yiyelim içelim, spor yapmayalım, ama bir çay kullanalım ki o bize sihirli bir dokunuş yapsın hooop incecik olalım istiyoruz. Ama bu hiçte mümkün olmuyor ne yazık ki. Mümkün olmadığı gibi yanlış kullanıp sağlığımıza zarar verip daha da çok yıpratıyoruz bedenimizi.


Öncelikle bu çayların içeriğinden bahsetmek istiyorum , %95 'i sinameki denen bir bitki içerir ki bu zayıflatan değil antidiüretik yani idrar söktürücü bir ottur. Yani vücuttaki suyu atar kişide tartıda kendini daha düşük rakamlarda gördüğünde zayıfladığını sanır. Bilmez ki su içtiğinde eski kilosuna ulaşacaktır. Ve kaybettiği kiloları değil hücrede kullanması gereken sularıdır.


Ayrıca bu çaylar kısa dönemde barsakları harekete geçirip sizi bir süreliğine kabızlıktan kurtarır gibi gözükse de uzun vadede kalın bağırsakta bulunan mikrovillüs adı verilen tüycüklerin kısalmasına veya düzleşmesine yol açtığı için peristaltik hareketleri azaltmaktadır. Yani barsakları tembelleştirip çayı bıraktığınızda dışkılama gerçekleşmeyip tekrar çaya ihtiyaç duymanızı sağlayacaktır. Bu kısır döngüden kurtulmak o zaman hiçte kolay olmayacaktır.


Zayıflama ilişkilendirilen bir diğer çayda yeşil çay, ama yeşil çayı bu kategoriden birazcık ayırmak istiyorum çünkü yeşil çayın metabolizmayı hızlandırıcı etkisi, kansere karşı koruyu olması,antioksidan içeriği gibi birçok faydalı özelliği çalışmalarca kanıtlanmıştır. Tabi ki her şeyin olduğu gibi bununda miktarı kontrollü olmalıdır. Günde 2 fincan kadar tüketmek yeterlidir.



Tüm bunları söylemem alternatif tıpta önemli yerleri olan bitki çaylarından uzak duracağımız anlamına gelmiyor tabi ki. Elbette ıhlamur, kuşburnu, papatya, melisa gibi çayları rahatlıkla tüketebiliriz. Hatta yakınlarda bu çaylar ve faydalarıyla ilgilide bir blog yazmayı planlıyorum.


Lütfen marketlerde, aktarlarda veya medya yoluyla zayıflamaya yönelik olduğu söylenen çaylar konusunda bilinçli olalım ve inanıp sağlığımızla oynamayalım. Beni takip edin. Sağlıklı beslenin, sağlıklı yaşayın...







2 Mayıs 2012 Çarşamba

3 günde 5 kilo mu ?

    Malum yaz geliyor. Gazeteler, dergiler, televizyon programları hepsinde konu aynı; yaza formda girmek. Havada uçuşan 3 günlük diyetler, çoğu hayat tarzımıza ve damak zevkimize uymayan tarifler, tüm bunları deneyip verdikleri kilonun çok daha fazlasını kısa süre içinde alan insanlar... Aslında bir diyetisyen olarak sıkça karşılaştığım bir tablo bu. Unutmamak gerekir ki kilo vermenin acelesi olmaz, ve yine unutmamak gerekir ki diyette moda olmaz. Diyet kişiye özeldir ve yavaş verilen kilo aslında en kalıcı olandır.Çünkü gerçek kilo kaybı su veya kastan değil, yağdan kayıp sağlanması ile olur. Bu nedenle konusunda uzman kişilerden ,ki bu diyetisyen oluyor, yardım alıp ideal vücut ağırlığımıza sağlıklı ve kalıcı bir şekilde ulaşalım. Zaman ve benzeri nedenlerle diyetisyene gidemiyorsak ne yapacağız peki ? İşte bu nedenle diyetci blog var, diyetisyen kapınıza geldi :) Klasik diyet sayfaları değil, herkesin hayatına uyum sağlayacak küçük ipucuları birazdan gelecek ama öncelikle şu konuya değinmek istiyorum kişi diyete değil, diyet kişiye uymalıdır. Yani amaç sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı olarak benimseyip, günlük hayatımızda kullanmaktır.



    Şimdi bakalım sizler için elimizde neler var ?
Her şeyden önce diyetisyen olarak önereceğim ilk şey ; güne iyi başlamak için uyanır uyanmaz oda sıcaklığında beklemiş sudan 2 bardak içmek.Biliyoruz ki suyun vücuda faydalarını bloglamakla bitmez. Aman ha sakın sirke veya limonla içmeye kalkıp midenize zarar vermeyin. Bunların suya eklenip içilmesinin yağları yakacağına hala inanan kişiler var mıdır bilmem ama garantiye alıp değinmek istedim. Suyla ilgili ikinci spekülasyon ise suyu sıcak yada soğuk içmek. İnançlarınızı yıkar mı bilmem ama ne yazık ki bununda zayıflamayla hiç bir ilgisi yok. Çünkü fizyolojimiz gereği suyu yudumunu yuttuğumuz anda vücut suyun sıcaklığını kendine uygun hale getiriyor. Yani yağları yakan hiç bir etki kalmıyor geriye. Neyse uzun lafın kısası siz siz olun uyandığınızda mutfağınızda normal olarak bekleyen suyunuzdan iki bardak içiniz ve vücudunuzu çalıştırmaya iyi şekilde başlayın.

    Güne zinde başlamanın ikinci adımı ise uyandıktan en geç bir saat içerisinde yapılmış, hafif bir kahvaltı... Zayıflamak istiyorsak kahvaltısız olmayacağını bilmek zorundayız. Şimdi açalım bu hafif kahvaltımız neymiş... Öncelikle poğaça, simit, açma, hazır börekler asla menümüzde olmaması gereken besinler. Çünkü lezzet verilmesi amaçlanarak içerisinde arttırılan yağ oranı kilolarımız en büyük destekçisi. Hem daha uzun süre tok tutması hem de daha sağlıklı olması açısından lütfen tam buğday ekmeği kullanınız. ve tost ekmeği büyüklüğünde dilimlenmiş ekmekten kadınlar 2 dilim kadar erkekler 3 dilim kadar tüketmelidir. Peynirinizi yarım yağlı tercih edin. Kahvaltıda bol yağsız söğüş sebze tüketin.

    Sabahtan beri çalıştık, yorulduk güzel bir öğle yemeğini hak ettik değil mi ? Herkesin seçenekleri, şartları aynı olmadığını göz önünde bulundurursak genel anlamda söyleyebileceğim öneriler ; ekmek aynı kahvaltıdaki türde ve miktarda olmalı, kızartma ve yağlı yemekler tercih edilmemeli, mutlaka yoğurt,ayran veya cacık gibi bir süt ürünü tüketilmeli ve diyetlerimizin vazgeçilmezi bol yağsız salata öğünümüzde bulunmalıdır.

    Ehh yeniden yoğun çalışma saatlerine daldığımıza göre güzel bir ara öğünle vücudumuza biraz enerji biraz, hediye vermek gerekir. Şekersiz yeşil çayımız yada şekersiz kahvemizle tüketebileceğimiz 2 adet galeta veya şeker ihtiyacımızı giderecek 1 meyve çokta güzel olur hani.

    Geldik akşam yemeğine, tüm gün çalışıp yorulan bedenimizi birde ağır yemeklerle yormak yerine bol salata,1 kase yoğurt, ve az miktarda susuz ana yemekle geçirmek bizi formda tutacak en iyi yöntemdir. Gece hareket miktarımız daha düşük olduğu için yüksek kalorili beslenmek bize fazla kilo olarak dönecektir. Unutmamak gerekir ki akşam yemeğini en geç 19.00 da yemeli, tv veya bilgisayar karşısından 1 saatten fazla oturup kalmamalıyız.



    Gece kapanışı yine 1 meyve ile yapıp vitamin ve minerallerinden faydalanmanın yanında sabaha çok aç uyanmamızın önüne de geçmiş oluruz, çok atıştırma ihtiyacı duyanlara 1 çay bardağı leblebiyi hoş görüyorum. ama sadece leblebi tabi diğer yağlı tohumlara izin yok :)

    Yani görüldüğü gibi yaza forma girmek için 3 günde 5 kilo filan vermeye çalışmak gibi sağlığa zarar verecek şok diyetler yapıp su kaybetmek yerine yaşam tarzınızda küçük değişiklikler yapıp hem kolay hemde kalıcı kilo verebilirsiniz. Tabi ki tüm bunların yanında fiziksel aktivitede çok önemli. Hafta da 3 gün spor yapmanızı öneririm tabi ki, spor yapamıyorsanız bile gün içerisinde küçük yürüyüşler yapıp, evde kısa süreli egzersizlerle diyetinize destek olmak gerekir. Ayrıca günde en az 2,5 lt su içmeyi de ihmal etmeyiniz.

    Şimdiden kolay gelsin. Yaza formda girmeniz dileğiyle. Beni takip edin.  Sağlıklı beslenin,sağlıklı yaşayın...




30 Nisan 2012 Pazartesi

diyet için yazmaya başlarken...

    Söz uçar yazı kalır demişler. Eeee bizde yazalım o zaman... Ama ne ile ilgili yazalım ? Moda mı ? Sanat mı? Spor mu ? Tabi ki hepsine hayır .Hepsiyle ilgiliyim ama hiç birinde uzman değilim. Alanında uzmanı olduğum tek konuyla ilgili yazacağım beslenme.
    Malum her şey ÖSS sınavı ile başladı. lise hayatım boyunca annemin ''bu kız ne olacak acaba ?'' sorusuna cevap aradık. doktor olamazdım o sıkı çalışmayı sevmem, öğretmen olamazdım sabır etmeyi sevmem, mühendis olamazdım çıtı pıtı bir kızım ben :) ne olacaktım peki ? işte tam bu soru içerisinde boğulurken kader beni yapabileceğim en iyi mesleğe getirdi ! biraz telaş biraz acemilikle hooopp istanbul hooppp beslenme ve diyetetik 1. sınıf öğrencisi Elif Erkin... O zamanlardan sevmiştim mesleğimi... düşünsenizse insanların fizyolojik ve psikolojik ihtiyacı olan beslenme ile hayat kalitelerini yükseltebilir, onların hayatlarındaki küçücük dokunuşlarınızla onların dünyalarını değiştirebilirdiniz. İşte bu büyü her geçen gün beni daha çok sardı. Sonuç mu ;  Diyetisyen Elif Erkin...

    Yapabildiğimce güncel beslenme konularından bahsedip, moda diyetler konusunda sizi bilgilendirip,kilo vermek adına küçük ipucuları paylaşacağım. Beni takip edin. Sağlıklı beslenin,sağlıklı yaşayın...